Bu söyleşi, 90′lı yılların başında Diplo Docus fanzinini çıkartan MrG ile değil, her ikisini de yaratan müzisyen ve yazar Gökalp Baykal ile internet üzerinden yapılmıştır.
Feedback Fanzini- 6 Mart 2001

Senin de önceden çıkardığın ”Diplo Docus” adında bir fanzinin olduğunu duyduk. Bize ”Diplo Docus”lu yıllardan ve o dönemin fanzin piyasasından biraz bahseder misin?
Diplo Docus, ülkemizde alışılageldik fanzinlerden daha farklı bir fotokopi destesiydi. Öncelikle onu yaratan sanal bir kişi vardı, yani artık hepinizin tanıdığı MrG. İçinde anarşist hiç bir şey barındırmıyordu bu fanzin; ama bundan konformist bir yapıyı yücelttiği de anlaşılmasın. Daha çok mini bir müzik ve edebiyat bülteni gibiydi. Mizah ağırlığı vardı. Oysa o dönemin gerçekten de fanzin formatına tıpa tıp uyan Modo Trasho’sundan çok farklıydı tavır olarak. Mondo Trasho, beni çok etkilemişti, onu çıkartan Esat ile çok iyi dost olmuştuk ve bir gün neden ben de böyle bir şey yapmıyorum diye düşündüm. O dönem Hilmi’lerin çıkarttığı Antoloji adlı çok kaliteli bir fanzin daha vardı. Bir yayıncılık şirketinde sorumlu yazı işleri müdürlüğü yapıyordum ve tahmin edeceğiniz üzere kafama estiği gibi yazamıyor ve çizemiyordum. Doğaldır, çünkü bu bir teknik dergiydi. Diplo Docus başladı bir gün. Yıllardır toplantılarda tuttuğum notların yanına karaladığım yazı ve desenler, reklamlardan uyarladığım kolajlar, bir iki şarkı sözü çevirisi, bir iki öykü derken, 92 yılında Diplo Docus ortaya çıktı. Narmanlı Han’daki Deniz’in dükkanında rafa çıktı. Tüm arkadaşlar büyük destek verdiler. Düzenli bir yayın periyodu yoktu. Ama ne yazık ki 5 sayı sonra hevesim kırıldı. Çünkü artık gördüğü ilgi nedeniyle, Diplo Docus’u gerçek bir dergi olarak çıkartmaya karar verme aşamasına gelmiştim ve bu da fanzin olayının ruhuna tamamen aykırıydı. Bıraktım ve bir daha yayınlamadım. Ama MrG beni bırakmadı, halen zaman zaman onun adını yaşatmak için maillerime onun imzasını atıyorum. Galiba zaman içinde ben de biraz MrG’leştim. :)
Bu arada Stüdyo İmge Yayınlar’ından ve E Yayınları’ndan çıkardığın iki adet Bob Dylan kitabın var. Bu da demek oluyor ki yazarlık MrG.’nin ruhuna girmiş ve çıkmıyor :) Peki bu ruh bizlere başka kitaplar sunacak mı? Bu konuda çalışmaların var mı?
Aaaah, ne yazık ki MrG’nin değil, benim ruhuma girmiş bu yazarlık; keşke onun da ruhunda benim kadar olsaydı :) . Benim Bob Dylan kitaplarımın ne yazık ki baskısı tükendi ve artık sadece sahaflarda bulunabiliyor. Alın işte, resmi yayın ve de beğenilen eserlerdi, hani neredeler, neden bir ikinci baskıları bile yapılmadı? Geçiniz kardeşim, bu kafayla bandrollü eserler de sonunda fanzin muamelesi görüyor; ben başka ne diyeyim. Neyse diyeceklerimi, iki eski kitabın içeriği ve bir yığın ek bilgilerle donatılmış halde hazırladığım yeni Bob Dylan kitabı ile söyleyeceğim. Çoğu bitti azı kaldı, aslında bitti de düzeltmeler devam ediyor. Bu kez tuğla kalınlığında çok doyurucu bir araştırma olarak yayınlanacak. Tabii bu arada Pusula Yayıncılık içi yazdığım bilgisayar kitapları da yayınlanmaya devam ediyor yıllardır.
Çok güzel!!! Şimdi aslında ilk sormamız gereken soruya gelelim kimdir bu MrG.? Müziğe nasıl başlamıştır? Ne yer ne içer? Kısaca kendinden bahseder misin?
Pardon bu soru hangimize? :) MrG bir kod adı veya takma ad falan değildi. Hatırlarsanız bazı öykülerde MrG adlı kişilik, müzisyen ve yazar Gökalp Baykal ile karşı karşıya geliyorlardı. Tümüyle sanal bir kişilik ve Gökalp Baykal’dan farklı bir insan. O, kesinlikle benden çok farklı bir sanal insandı, gerek fizik olarak gerek yaklaşım olarak benden çok farklıydı, evet. Yani benim underground’a yansıyan yüzüm değildi, adeta bir roman kişiliği gibi yeni bir karakter yaratmıştım. Benden çok daha genç, daha tıfıl, daha ufak tefek ve tırsık; buna karşın esprili ve muzip. Gördüğünüz gibi benimle pek öyle alakası yoktu; ama benim tam olarak negatif bir izdüşümüm de değildi veya simetriğim değildi. Öyle bir kişilik yaratmak istemiştim ki, yaşama karşı yaklaşımları yanında yapmak istediği müzik bile farklı olmalıydı. Bu nedenle çok yeterli bilgim olmayan elektronik müziği ve spoken music’i ona uygun gördüm. Tabii ona bu müziği yaptırmam için benim de işi öğrenmem gerekiyordu. Kolay olmadı ilk başta, yani ilk projeyi yapana değin ve sonra ortaya MrG Meets Dylan Thomas çıktı. O zaman bilgisayar milgisayar yok ortada, gitar çalınmayacak, her şey bir synthesize, bir drum machine ve bir kaç şiir plağından ibaret. Kimse şarkı söylemeyecek ve gitar çalmayacak. Benim işimin gitar çalıp şarkı söylemek olduğunu düşünürseniz, bunun ne ölçüde çapraşık ilişkiler ve düşler gerektirdiğini daha kolay gözünüzde canlandırabilirsiniz. Sonuçta bu demo (!) çok beğenildi, yine sadece Deniz’in dükkanında satılıyordu. Kısacası MrG’nin müziğe başlaması böyle oldu. Ama günün birinde Gökalp Baykal da Büyük Gerçek adlı bir elektronik müzik demosu kaydedince, MrG bu müzik işinden de soğudu ve sonsuza dek bıraktı. C’est la vie… :)
MrG.’nin diskografisinde yasal 2 underground basım ise 3 olmak üzere toplam 5 albüm görüyoruz. Bu albümlerden biraz bahseder misin?
Yasal albümler ne yazık ki MrG’ye ait değil, bana yani Gökalp Baykal’a ait (Ağustos 1996, Günaydın Hüzün EP ve Yabancılar); ayrıca benim bir kaç demo kasetim, üç adet de konser demosu var; ancak artık vitrine çıkmıyorlar. MrG ise sadece Mrg Meets Dylan Thomas ve MrG Meets Charles De Gaulle albümlerini yaptı. İkincisi underground vitrinine pek fazla inmedi. Albümlere ilişkin genel bilgiyi web sitemde bulabilirsiniz, insanın kendi yaptığı işlerle ilgili çok fazla ahkâm kesmesini anlamsız buluyorum.
Ben de dahil olmak üzere birçok Gökalp Baykal dinleyicisi bu underground basım albümlere ulaşamıyorlar. Nereden, nasıl bu albümleri bulabilirler? Ya da sorumu değiştireyim yasal albüm olarak bu underground basım albümleri piyasaya sürmek gibi planların var mı?
Artık onlara ulaşmak çok zor; çünkü çoğaltmaktan bıktım. Ayrıca bu underground albümlerdeki pek çok şarkı, yasal albümlerimde de yer alıyor, bir kısmını da önümüzdeki yıllarda yeni yasal albümlerde duyuracağım. Biliyorum, o kayıtlardaki içtenliğe ve gerçek rock and roll havasına ulaşmak çok zor, ama zaman hunharca değişiyor ve onları olduğu gibi yayınlamaktan kaçınıyorum. Şimdi yaptıklarımda aynı havayı yakalamakta çok zorlanıyorum. Ortaya bambaşka bir şey çıkıyor, sonuçta bu da beğeniliyor, ama benim aklım 1986-1994 arası Gökalp Baykal müziğinde hâlâ. İster inanın ister inanmayın…
MrG.’nin dinlediği yabancı ve Türk gruplar ya da kişiler kimlerdir?
Önce yerliler: Hardal, Cem Karaca, Aqua ilk 3 içinde, sonra 3 Hürel, Barış Manço, Mask, Kramp, Objektif. Yabancılara gelince Crosby Stills Nash & Young, Bob Dylan, Sex Pistols, Michel Sardou, Leonard Cohen, Paul Simon… ne bileyim daha pek çok kişi ve grup…
Peki günümüz Türkiye’sinde müzikal açıdan nasıl bir konumdayız? Sizce rock müzik adına yapılanlar yeterli mi?
Bırakın Türkiye’yi, dünyada yapılanlar yeterli mi? Günümüzde bize rock diye yutturulmaya çalışılan müziğe ne demeli?
Grup çalışmaları ne alemde, yakınlarda albüm ve konser haberleri duyacak mıyız?
Grup çalışmaları OK. Gayet iyi gidiyor. 30 Mart’ta İtalyan Kültür’de çalacağız, hem de bedava. Muhteşem bir salon, daha önce de çaldık ve o mekana ilişkin çok güzel anılarımız var. Bir hatta iki albümlük çalışma var, ilk fırsatta kaydedeceğiz. Kimden çıkar bilmiyorum, umurumda da değil aslında; ama çok kuvvetli şarkılar var. Bunu ben söylemiyorum, bir yıldır konserlerde aldığımız tepkiye dayanarak dile getirdim.
Gökalp Baykal dinleyicisinin sana ulaşabileceği bir e-mail ya da kişisel web sayfan var mı?
Web sayfam 2 yıldır faaliyette, hatta geçen yıl ikinci ve daha kısa bir site de eklendi. Mail adreslerimi de vereyim.
www.zihni.com/gokalpbaykal/
www.gokalpbaykal.8m.com
mrgbaykal@hotmail.com
mrgbaykal@yahoo.com
Röportajı kabul ettiğin için çok teşekkürler. Buradan da anlaşıldığı gibi geldik sona :) Son olarak MrG.’nin bizlere ve tüm rock camiasına söyleyeceği bir şeyler vardır elbet…
Aslında MrG adına çok fazla yok; ama Gökalp Baykal adına bir şeyler söyleyebilirim: Sadece size dayatılan ve önünüze sürülen müziğe kulak vermekle yetinmeyin. Memlekette başka neler yapılıyor diye kulak verin, araştırın, belki de seveceğiniz müziğe henüz hiç rastlamadınız. Kendinize bu konuda yeni şanslar tanıyın. Üff, yine aynı şey oldu işte, galiba ben de zaman içinde MrG olmaya alıştım ve onun gibi konuşuyorum. :)
Sa’olun…