Mart/Nisan 2007
Melike Aydın
– Şarkı sözlerinizin kent insanlarına yönelik, güncel ama popüler olmayan bir yanlarının olduğunu, dinleyicileriniz için içten içe kendi dil evreninizi yarattığınızı söylemek yerinde bir tespit olur mu? Sizce günümüz insanı için şiirin yerini şarkı sözlerinin almasından, sorunları şiire göre daha sağlam yansıtıyor olmalarından, birinin diğerinin yerine geçebileceğinden söz etmek mümkün mü? Birinin diğerinden etkilenmesi, beslenmesi mi yoksa birinin diğerini tehdit etmesi mi söz konusu.. Karşılıklı bir değiştirip dönüştürmenin varlığından bahsedilebilir mi? Genç kuşaklar için şiire bir alternatif mi teşkil ediyorsunuz..
Ağırlıklı olarak kentlerden söz ediyorum, en iyi tanıdığım çevre olması nedeniyle bu çok doğal geliyor bana. Bir de denizden… Kent ve deniz olmadan yaşaması mümkün olmayan bir insanım. Bu nedenlerle şarkı sözlerimde kente ve denize ait bir dil dünyasında geziniyorum. Kent ve deniz, işte İstanbul, işte 45 yıldır yaşadığım ortam; beni besleyen ortam. Şarkı sözleri elbette bu ortamı daha rahatlıkla yansıtabiliyor. Biraz gözlem, hayal gücü ve biraz da içsel fırtınaların dışa vurumu… Bir farkla ki şarkı sözlerimde asla kendi başımdan geçen olayları dile getirmiyorum, sadece duygularımın dile gelmesine aracılık ediyorum. Gerektiğinde en doğrudan anlatımı bile bir şarkı sözü olarak kullanabiliyorsunuz. Şarkı sözü ritmini ve armonisini besteden alıyor, oysa şiirin kendi ritmi ve armonisi olmalı ve bu göründüğü kadar kolay bir yaratım süreci değil. Şarkıda sözün müziğe oturması, prosodi hatalarından arınmış olması kesinlikle büyük bir zorunluluk, ama şiir gibi kendi sessiz müziğine sahip bir edebiyat ürünüyle karşılaştırılmasını doğru bulmuyorum. Şiire haksızlık etmemeliyiz; şarkı sözünün arkasında beste, enstrüman, insan sesi vesaire pek çok girdi var. Şiir ise ne kadar saf oysa; sadece sözcükler, seslendirilmeleri bile gerekmiyor. Yeri geldiğinde şiirler de şarkı sözüne dönüşebiliyor, çok güzel örnekleri de var; ancak şarkı sözünü şiirin alternatifi olarak hiç görmedim. Kendimi de asla bir şair olarak kabul edemem. Yine de şiir çocukluğumdan beri beni etkilemiştir ve hep okumuşumdur. Bence bir şarkı yazarı, aynı zamanda iyi bir şiir okuyucusu da olmalıdır.
– Rock müzik yabancı kökenli bir müzik olmasına rağmen son dönem yerli rock şarkılarında Türkçe sözlerin hiç de eğreti durmadığını, kulak tırmalayıcı çeviri metinler gibi görünmediklerini söylemek mümkün. Bunda dilin payı büyük değil mi? Şarkı sözü yazarlığında belli bir dil yeterliliği, yeteneği ve birikimi gerekli değil mi?
Rock şarkılarında dilimizin doğru, güzel ve yerinde kullanımı giderek artıyor. Türkçe’nin ne kadar kulağa hoş gelen bir dil olduğu keşfediliyor. İyi örnekler ortaya çıktıkça, yeni başlayanlar açısından da teknik aksaklıklar hızla gideriliyor ve sözler artık eğreti durmuyor. Diğer yandan gençliğin “genç” olduğunun farkına varması da sözel dinamiklerin güçlenmesini getiriyor; şarkılarda eskiden olmadığı kadar gençliğin sorunlarından söz ediliyor. Sonuç olarak dört başı mamur ve batılı örneklerinden hiç de geride kalmayan Türkçe rock şarkıları dinliyoruz. Haliyle rock müzik ile ilgilenen geniş bir kesimin okuma alışkanlığının sevindirici boyutta olduğunu gözlemliyorum. Dili iyi kullanmak açısından bunun gerekliliği tartışılamaz. Yoksa zayıf bir kelime haznesiyle ne içerik olarak dolu ne de kulağa hoş gelen şarkılar yazılabilir. Başarılı bir şair olmak çok zordur ve gerçekten de büyük yetenek gerektirir, ama başarılı bir şarkı yazarı olmak için müzik kulağı olup dili kullanmayı bilmek yeterli olabilir. Bu sözlerimden şarkı sözü yazarlığını küçümsediğim anlamı çıkmasın lütfen, bunu bir ölçüde şiiri yüceltmek için söylüyorum.
– Kendinizi şarkı sözlerinize verdiğiniz önem açısından nasıl tanımlıyorsunuz.. Şarkı sözlerinin şiirsel bir yanlarının olması sizin için ne derece önemli.. Özenli yazılmış şarkı sözleri, dinlemeyi aynı zamanda okuma eylemiyle de bağdaştırıp hem dinleyicilerinizde hem sizlerde belli bir seçicilik yaratmıyor mu?
Elbette şarkı sözlerime önem veriyorum, onları şiir değil de kısa öyküler gibi görüyorum, öyle yazıyorum. Minik minik kısa öyküler onlar, tabii bir öyküyü 3-4 dakikalık şarkı formuna sığdırmak için kelimeler açısından çok ekonomik davranmak gerekiyor. Bir şarkı bazen 10 dakikada, bazen 10 ayda tamamlanıyor. Şarkıya bir bütün olarak baktığımda ise bir şarkıda öncelikli olan bestedir diye düşünüyorum. Sözler onun tamamlayıcısıdır, ama çok da önemlidir. Etkileyici bir şarkıdan sözleri eksiltseniz bile ortada dinlenecek bir eser kalır, oysa sözler öyle mi? Pek çok şarkı sözünden besteyi eksilttiğinizde, çok yavan bir şiir kalır ki buna da şiir bile denemez. Haliyle şiirsel anlatıma sahip şarkıların lezzeti de başkadır ve bunun da pek çok örneği vardır. Yine de şarkı sözlerinin özenli yazılması ile şiirselliği arasında bir bağlantı olmasını zorunlu bulmuyorum. Özenli sözler, en ufak bir şiirsellik içermeden de dinleyicinin dünyasına nüfuz edebilir ve doğrusu da budur bence. Bob Dylan’ın “Blowin’ in the Wind” şarkısı sadece dokuz adet diken gibi sorudan ve tek mısralık muallak bir cevaptan oluşur; tamamen doğrudan anlatımlıdır ama o dönemde dünyayı değiştiren bir şarkı olmuştur. Tabii sözler bir de şiirsellik içeriyorsa, o şarkının gönüllerde kurduğu taht farklı olur; bazı Leonard Cohen şarkıları hem harika şarkı sözlerine sahiptir hem de yeri geldiğinde usta kaleminden çıkma bir şiir olarak da okunabilir.
–Şarkı sözlerinin şiir ile yakınlığının sadece bireysel ruh durumlarını özgün bir dille yansıtmaları ekseninde kurulduğunu söylemek eksik olabilir. Şiirin başkaldıran tavrının yanında şarkı sözlerinde de – elbette güdümlülük kaygısından değil de – bir başkaldırı durumunun, muhalif tavır sorumluluğunun siyasal ya da toplumsal bir karşı duruşun rolü ne derece önemli.. Şiirle yakın bağlar kurmak için en önemli gereklilikler sizce neler..
Şarkı sözleri de şiir gibi hatta düz yazı gibi pek çok çevresel ve içsel dinamiklerden esin alabilir; bireysel dışavurumlar her zaman şarkıların ekseninde yer almaz. Özellikle rock şarkılarında bazen gözlemler, bireysel dışavurumun önüne de geçebilir (bkz Bulutsuzluk Özlemi’nin “YÖK’ün Yıldönümü” şarkısı). Bunu ilk anda söz içerikleri açısından böyle kabul edebiliriz, ancak şarkıların sözleri yanında sahip oldukları armoni hatta seda (sound) açısından da bir karakterleri vardır. Özellikle rock müzikte söz konusu farklı karakterler kendilerini açıkça ortaya koyarlar. Şarkı içeriğindeki muhaliflik, sedadan bağımsız gibi görünse de yeri geldiğinde seda muhalifliğin göstergesi halini alabilir. Şarkı çok sayıda girdisi olan bir sanat formu: Beste, söz, seda, yorum vesaire… Hatta günümüzde görüntü bile şarkıyı tanımlayan bir öğe haline geldi. Video klip çılgınlığını görünce, insan bazen sözlerin anlatımdaki payının azaldığını bile düşünüyor. Elbette herkes için böyle değil, ama bu da bir gerçek işte. Sonuçta bir şarkının yorumu bile ona güçlü bir muhalif duruş katabilir, Cem Karaca şarkıları buna örnek olarak verilebilir.
– Şarkı sözlerinizi yazarken özellikle etkilendiğiniz, beslendiğiniz, yakın hissettiğiniz yerli ve yabancı şairlerden, şarkı sözü yazarlarından bahsedebilir misiniz.
Şiirlerinden etkilendiğim şairler olarak ilk anda aklıma gelenler Jacques Prévert, Paul Eluard, Charles Beudelaire, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Ümit Yaşar, Özdemir Asaf, Behçet Necatigil, Edgar Allen Poe… Şarkı yazarı ise çok, pek çok hem de; ancak çok kısa bir özet verebilirim: Cem Karaca, Bülent Ortaçgil, Leonard Cohen, Bob Dylan, Neil Young, Paul Simon, Michel Sardou, Gilbert Bécaud…