S. Tahsin Ünlü

Bu söyleşi Rock Dünyası dergisinin Ocak 1993 sayısında yayımlanmıştır
Gökalp Baykal’la Deniz kitapevinde bir akşam vakti (22 Aralık ’92) buluştuk. Kendisini daha önce kişisel olarak tanımasam da yazılarından ve yaptığı iki demo kasetinden tanıyordum. Rock müziğini iyi özümsemiş iyi bir müzik yazarından çok şeyler öğreneceğimi düşünerek tanışmaya karar vermiştim Gökalp’le. İyi de olmuş. Kendi reklamının yapılmasından pek hoşlanmayan bu mütevazı insanı daha yakından aktarmak istiyorum sizlere. Daha yakından diyorum, çünkü bir çoğunuzun onu az çok tanıdığını zannediyorum.
Gökalp’le ilkin Bob Dylan kitabıyla tanıştım. Daha sonra birçok dergide imzasına rastlar oldum. Belki de bu bildik bir imzayı daha kolay algılamanın bir sonucu olsa gerek. Sonra yine Bob Dylan’ın kendi yaşam öyküsünü anlattığı derleme bir kitabın çevirisinde O’nu gördüm. (Bu iki kitap için Rock Dünyası’nın 5. sayısına bakınız). Bütün bunlar bende Gökalp’in bir Bob Dylan fanı olduğu kanısını uyandırmıştı. Ancak Gökalp bunun böyle olmadığını söylüyor. Aslında Leonard Cohen, Paul Simon ve Neil Young en tuttuğu müzisyenlermiş. Bob Dylan kitapları o zamanın koşullarında rastlantı sonucu oluşmuş.
Ancak yakın zamana kadar onun bir başka yanını fark edememiştim. O da müzisyen tarafı. Gökalp bu konuda şunları anlatıyor:
Acemi çalgıcılık yirmi yaşlarında başladı. İşin garip tarafı ailemden empoze edilenle benim dinlediklerim çok farklıydı. Onlara epey ters gelen rock müziği dinliyordum. Bizim zamanımızda Cream, Deep Purple gibi gruplar vardı. Bunlardan oldukça etkilenmiştim. İlkin kendimce gitar ve mızıka çalmaya başladım. Daha sonra bu olay gelişti. 86 yılına gelindiğinde kendimce bir grubum vardı ve ilk demo çalışmamı yaptık. Kullandığımız aletler çok ilkeldi. Mini bir org kullanmıştık hiç unutmuyorum. Ancak gitarımız iyiydi. Daha sonra konserlere de çıktık. İlk Rock konserine Devil ve Whisky ile çıkmıştık. Hardal grubuyla da yakın ilişkilerim oldu.
Gökalp’in ilk 86′da çıkardığı albüm “Kedilerin Günü” adında. Kendisinin deyimiyle “ilkel” olan bu parçalar bence ilkel değil ancak “ilksel” olabilir. Çünkü albümün kayıt teknikleri kötü olsa da son derece içten ve hoş parçalardan oluşuyor. Gökalp ikinci demosunu bu yıl içinde çıkardı. “Evimde” adlı bu albüm adından da anlaşılacağı gibi kendi evinde kaydedilmiş. Daha gelişmiş kayıt teknikleriyle albüm ilkinden daha temiz bir kayda sahip. Gökalp, 50′ye yakın bestesinin kaydedilmiş olduğunu söylüyor. Bütün bunlardan seçme yaparak son kaseti oluşturmuş. Albümde bir parça haricinde tüm besteler kendisine ait.
Gökalp, mimarlık mezunu. Uzun bir süre mimari üzerine çıkan bir derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptıktan sonra şimdi oradan ayrılmış durumda. Gelecekte yine müzik üzerine bir şeyler yazmak ve çeviri yapmak istiyor. Bütün bunların dışında şimdi yeni bir uğraşısı var Gökalp’in: “Diplo Docus” adlı oldukça özel bir fanzin. Bu tür bir fanzinle uğraşmasına Mondotrasho ve Antoloji adlı iki fanzin kaynaklık etmiş. İkinci sayısı çıkan Diplo Docus’un üçüncü sayısını hazırlama uğraşında Gökalp. Diplo Docus’u incelediğimizde yazın sanatının da inceliklerine sahip olduğunu görüyoruz. Çok sevdiği Cohen’in her sayıda ufak ufak olabileceğini söylüyor.
1959 doğumlu olan Gökalp benden tam 10 yaş büyük. Yakalayamadığım 68 kuşağını sordum ona. O yılların ortamının çok farklı olduğunu söyledi. O yıllarda müzik yapanların artık yaşlandığını ve belli bir eğitim düzeyindeki insanların müzikten uzaklaştığını söylüyor.
“80′lerde yuppilik çıktı. Aydın insanlar 60-70′lerde müzikle daha çok ilgiliydi.” diyor.
Rock müziğinin Türkçe söylenmesinden yana. Cumhuriyet sonrası Türk dilinin güzelliğine inanıyor. Müziğimizin dışarıya açılamamasının nedenini olağanüstü yeteneklerin çıkamamasına bağlıyor. Okay Temiz ve Kutsi Erguner’in olağanüstü müzisyenler oldukları ve dışarıda kendilerini kabul ettirdiklerini anımsatıyor bana.
Bu arada zaman bir hayli ilerlemiş. Zaten Deniz’in sıcak ortamında konyaklarımızı içerken zamanın nasıl geçtiğini fark edebilmek mümkün değil gibi. Ben Gökalp’le tanışmanın mutluluğunu yaşıyorum. Tekrar en kısa zamanda görüşmeye karar veriyoruz. Bu arada sevgilimle bir an önce baş başa kalabilme umuduyla Deniz Kitapevi’nden ayrılıyorum.