Özlem Ateş
Akşam-Lık 26 Eylül 2003
Bir Şarkı Irmağı ve Sonsuza Dek Genç isimli kitaplarınız ardından üçüncü bir Dylan kitabı yazmaya neden gerek duydunuz?
Yazmak gerekiyordu. Hem tarihleri eski kalmıştı. Hem de mevcutları tükenmişti, sahaflarda bile bulunamıyordu nerdeyse. Eski kitapların yeni baskısını yapmak yerine, hepsini bir yerde toplayıp tek bir ‘ansiklopedi’ yazmak istedim. (gülerek) Amacım, Dylan’ı gerek kişiliği gerek eserleriyle tanıtmak, sadece gitar çalıp şarkı söyleyen biri olmadığını göstermek…
Kitabınızı yazma sürecinizden bahsetseniz.
Günü belli parçalara bölüyorum ya da haftanın bazı günlerini ayırmak gerekiyor. Sonra finişe, son 400 metreye girdiğim zaman bir işin üstüne kapanıyorum. Mesela kitabın son dönemde iyice üstüne kapandım. Bir senedir belki elimde sürünüyordu işte. Bir ara bir parça, bir ara bir bölüm. Kısım kısım gidiyordu sonra bir baktım klasör bayağı büyümüş. Aklıma geldikçe yazıyorum demek istemiyorum, vakit ayırarak yazıyordum ama bunlar dağınık zamanlarda oluyordu. Son bir, iki ay kitaba iyice konsantre oldum ve öyle toparladım.
Bob Dylan sizin için ne anlam ifade ediyor?
Rock and roll’la başlayan bir sürecin yolunu değiştirmiş bir müzisyen. Bir tren gidiyormuş zaten bir yere varacak nasıl olsa, ama o makasın başına geçip trenin yolunu değiştirmiş bir isim. Yani ilk dönem rock and roll şarkılarını düşünürsek eğlencelik, danslık şarkılar. Halbuki Bob Dylan’dan sonra rock müzik sadece eğlendiren değil düşündüren hatta insanları belli açılardan yönlendiren, zihnini açan, yönlendirmeyi bu anlamda söylüyorum, bir müzik haline geldi. Dylan istasyonunda pek çok şey değişti.
Sizce zaman zaman Bob Dylan’ın şairliği, müzisyen kimliğinin ötesine geçiyor mu?
İngilizce konuşulan ülkelerde biraz böyle olabilir ama Dylan sadece Amerika, İngiltere, Avustralya’da değil, bütün dünyada dinleniyor. O yüzden öncelikle insanları müziği ve yorumuyla etkilediğini düşünüyorum. Bir de biraz şivesi kaydığı için Bob Dylan’ın bazı sözlerini anlamak güç olabiliyor. Müziğini dinliyoruz o zaman keyifle. Sözleri bazen biraz daha düşünüp, okuyup, plağın içinden bakıp ya da internette keşfettiğim oluyor benim de.
Peki Türkiye’de müzik kitaplarına olan ilgiyi nasıl karşılıyorsunuz? Bu konuda bir sektör oluşuyor mu sizce, varsa ne durumda?
Sektör oluşturacak kadar çok kitap olduğuna inanmıyorum. Bir miktar kitap var, ben de yıllardır toplayabildiklerimi topluyorum. Bu işin esas temelini bence ülkemizde Stüdyo İmge Yayıncılık atmıştır. Yurtdışındaysa, bugün en azından amazon.com’a girip sırf isimlerini kaynakça yapalım deseniz çok kalın bir bibliyografya çıkar ortaya. Bizde ise gerçek anlamda ilgi çok az…
Siz bir adım attınız. “Müzik kitabı sektörü oluşturma” amacınız var mı?
Müzik yazarı olarak tabii ki isterim. Ancak beni de sınırlayan şeyler var ve sınırsız olanaklarım yok. Zamanımla sınırlıyım bir kere… Bir yandan bilgisayar kitapları yazmak, bir yandan müzisyenlik yapmak, albüm yayınlamak, diğer yandan üniversitede ders vermek… Yani böyle bir olayı organize edebilecek durumda değilim, ama mevcut yapının içinde üstüme düşeni de yerine getiririm. Bir tane müzik kitabı yazmış, sonra hevesi kırılmış, gerisini getirmemiş pek çok arkadaş var. Herkes bir Orhan Kahyaoğlu değil. Bakın bir ikinci isim sayamıyorum. Hatırlayamadıklarım beni affetsin.
İkinci bir isim olarak Gökalp Baykal desek…
Bilemiyorum, göreceğiz.
Dylan’ın Papa’nın karşısında çalmasına ne demeli?
Dylan bu… Papa için de çiftçiler için de Gershwin için de emekçiler için de Frank Sinatra için de Afrika’daki açlar için de çaldı. Bu onun muhalif kişiliğine gölge düşürecek bir olay değil.
Geçtiğimiz günlerde sanatçının Love and Theft adlı şarkısının sözlerinin Japon doktor Junichi Saga’nın Bir Yakuza’nın İtirafları isimli kitabından (ç)alındığı haberi düştü gündeme. Sizce bu olayın gerçekliği nedir? Haber neden kitabınızda yer bulmadı?
Çünkü kesin değildi. Kesin olmayan bir bilgiyi oraya koymakta hatalı bir davranış olacaktı. Sonradan birisi bunun dedikodu olduğunu söyleyebilirdi. Son duruma göre ne Japon yazar, ne Dylan bunu yalanlamıyor anlaşıldığı kadarıyla. Saga, şikayetçi de olmamış, üstelik gurur duyarım demiş. Sonuçta alıp adamın bir şiirini boydan boya kopyalamış değil. Sadece bundan esinlenmiş, hiç de fena olmamış bence. Buna “mısra hırsızlığı” filan demek bana şu anda komik gözüküyor. Ama kitabın sonraki baskısına –artık olay kesinleştiğine göre- koyarız.
Peki bir gün Bob Dylan’dan size bir teşekkür gelse…